Yukarıda açıkladığımız gibi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi naip üyesi, 26 Mart 2018 tarihli ara kararıyla Dr. Celal Işıklar’ı bilirkişi olarak seçti (EK-78: 26 Mart 2018 Tarihli Ara Karar).
Celal Işıklar’ın bilirkişi seçilmesine 2 Nisan 2018 kayıt tarihli dilekçemizle itiraz ettik ve kendisi hakkında ret talebinde bulunduk (EK-80). Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi naip üyesi, Celal Işıklar hakkındaki bilirkişi ret dilekçemizi, izleyen gün, yani 3 Nisan 2018 tarihinde verdiği ara kararla reddetmiştir (EK-81).
Kanımızca sayın Celal Işıklar hakkında ret sebebi vardır ve dolayısıyla Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin sayın naip üyesinin talebimizi reddeden kararı iki nedenden dolayı hukuka aykırıdır. Şöyle:
Önce, dilekçemizde ileri sürdüğümüz birinci sebebi ve bu sebep hakkında naip üye sayın Erol Kaplan’ın verdiği kararı görelim:
Dilekçede ileri sürdüğümüz birinci ret sebebimiz şuydu: Sayın Dr. Celal Işıklar, “öğretim üyesi” değildi ve dolayısıyla, Mahkemenin, bilirkişilerin öğretim üyeleri arasından seçilmesini öngören kendi kararına aykırıydı. 2 Nisan 2018 tarihli bilirkişi seçimine itiraz dilekçemizde bu konuda şöyle diyorduk:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin sayın naip üyesi, Celal Işıklar hakkındaki 2 Nisan 2018 tarihli bilirkişi ret talebimizi ertesi gün yani 3 Nisan 2018 tarihinde verdiği ara kararla reddetmiştir. Ret kararı şöyledir:
Biz, sayın Celal Işıklar’ın üniversitede kadrolu bir “öğretim üyesi” olmadığını tespit edip, üniversiteye yazı yazılarak harici bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceğini iddia ettik.
Bu iddiamız hakkında sayın naip üyenin verdiği 3 Nisan 2018 tarihli ara kararı yukarıdadır. Bu ara kararda bizim iddiamıza verilen bir cevap yoktur. Ara kararda, “Celal IŞIKLAR'ın üniversitede kadrolu öğretim üyesi olmamasının, bilirkişinin konuk öğretim üyesi olduğu üniversitede davalının da konuk öğretim üyesi olmasının ya da profesör unvanı taşımamasının bilirkişinin tarafsızlığında şüphe edilmesini gerektirmediği anlaşılmakla bilirkişinin reddine ilişkin davacı vekilinin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir” denmektedir. Bizim birinci itiraz sebebimiz, bilirkişinin tarafsızlığıyla ilgili değil; bilirkişinin “öğretim üyesi” olmadığı ve bu hususun, bilirkişi seçmek için “öğretim üyesi” olma şartını arayan bizzat mahkemenin kendi kararına aykırı olmasıyla ilgilidir.
Tekrarlayayım: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin sayın naip üyesinin, “öğretim üyesi” sıfatı bulunmayan Celal Işıklar’ı bilirkişi olarak seçmesi bizzat kendi ara kararına ve bu ara kararına atıfla hukuk fakültelerine yazdığı bilirkişi isteme yazılarına aykırıdır. Şöyle: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin Ankara’daki bütün hukuk fakültelerine gönderdiği 28 Aralık 2017 tarihli bilirkişi ismi isteme yazısı şöyledir:
Yine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin Ankara Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığına yazdığı 7 Mart 2018 tarihli bilirkişi ismi isteme yazısında,
istenmektedir (Aşağıda s.401’de EK-77’ye bakınız. Dahası ekteki yazıdan görüleceği gibi yazının bu kısmı dikkat çeksin diye koyu harflerle yazılmıştır).
Bu yazıya göre, Ankara’da bulunan hukuk fakültelerinin dekanlıklarının Mahkemeye bildirecekleri ismin “öğretim üyesi” olması gerekir. Bilindiği gibi 2547 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde (fıkra 1-m) “öğretim üyeleri”, “yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleri” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, bir üniversitede ders ücreti karşılığı ders veren “doktor” unvanına sahip emekli bir hâkim, “öğretim üyesi” sıfatına sahip değildir. Bu kişinin “öğretim üyesi” sıfatına sahip olması için (1) “profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi” unvanlarından birine sahip olması ve (2) “yükseköğretim kurumlarında görevli” olması gerekir.
Sayın Celal Işıklar da bilirkişi olarak seçildiği tarihte, (1) “profesör, doçent ve doktora öğretim üyesi” unvanlarından birine sahip değildi ve (2) “yükseköğretim kurumlarında görevli” de değildi. O hâlde, sayın Celal Işıklar’ın “öğretim üyesi” sıfatı bulunmamaktaydı. Dolayısıyla “öğretim üyesi” sıfatıyla bilirkişi olarak görevlendirilmesi bizzat Dairenin kendi kararına aykırıdır.
Belirteyim ki, olay tarihinde sayın Celal Işıklar, emekli bir askerî hakimdi ve Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde sadece ikinci dönem ders ücreti karşılığı haftada iki saat “İdare Hukuku (Uygulama)” isimli bir dersi vermek dışında üniversite ile bir ilgisi yoktu.
Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının “öğretim üyesi” sıfatına sahip olmayan Celal Işıklar’ın ismini Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesine bildirmemesi gerekirdi. Bu yazı mahkemenin müzekkeresine aykırı bir yazıydı.
Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının Celal Işıklar'ın ismini mahkemenin müzekkeresine aykırı olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesine bildirdiği bu yazıya ben UYAP'taki dava dosyasından ulaşamadım. (UYAP’ta Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığına yazılan 7 Mart 2018 tarihli bilirkişi ismi isteme yazısının [EK-77] kaydı var; ama cevap yazısının kaydı yok. Vekilim avukat Fahrettin Kayhan fizikî dosyada bu yazıyı aradı, o da bu yazıyı dosyada bulamadı. Belirtelim ki fizikî dosya çok hacimlidir ve oldukça karışıktır. Mahkemenin 3 Nisan 2018 tarihli ara kararından (EK-81) Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının söz konusu yazısının 15 Mart 2018 tarihli olduğu anlaşılıyor.
* * *Bu arada belirteyim ki, bilirkişilik tarihinde öğretim üyesi olmadığından yakındığımız Celal Işıklar, 2019 yılının sonlarında veya 2020 yılının başlarında Konya Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Doçent olarak atanmıştır [10] , yani sayın Işıklar artık “öğretim üyesi” olmuştur.
* * *Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı, mahkemenin müzekkeresine aykırı bir şekilde, o zaman “öğretim üyesi” olmayan bir emekli askerî hâkim olan sayın Celal Işıklar’ın ismini Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesine bildirmiş, Dairenin naip üyesi de bu Celal Işıklar’ı bilirkişi olarak atamıştır. Naip üyenin Celal Işıklar’ı bilirkişi olarak seçmesi, bizzat kendisinin ara kararına, bizzat kendisinin Ankara’daki bütün hukuk fakültelerine yazdığı 28 Aralık 2017 tarihli müzekkeresine, yine Ufuk Üniversitesine yazdığı 7 Mart 2018 tarihli müzekkeresine aykırıdır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi sayın naip üyesinin bu hatalı bilirkişi seçimi, bir zühul eseri olmamıştır. Zira biz 2 Nisan 2018 kayıt tarihli bilirkişi ret dilekçemizde Celal Işıklar’ın “öğretim üyesi” olmadığını bildirerek görevden alınmasını talep ettik. Sayın naip üye, Celal Işıklar’ın öğretim üyesi olmadığı vakıasını bilmesine rağmen, Celal Işıklar’ı görevden almadı ve 3 Nisan 2018 tarihli ara kararıyla bizim itirazımızın reddine karar verdi.
Sanıyorum, davasını söz konusu bilirkişinin raporu ile kaybetmiş ve hakkını arayan bir vatandaş olarak şu soruları sormak hakkımdır: Bu davada Celal Işıklar, hangi sıfatına dayanılarak bilirkişi olarak seçilmiştir? Celal Işıklar, öğretim üyesi değildi. Ufuk Üniversitesinde ders saati ücreti karşılığında “İdare Hukuku (Uygulama)” dersini veren, dışarıdan doktora yapmış bir emekli bir askerî hakimdi. Emekli askerî hâkim olması herhalde bu davada bilirkişi olarak seçilmesi için yeterli değildir. Dışarıdan doktora yapmış olması da bilirkişi seçilmesi için yeterli değildir. Çünkü doktor unvanı başka, öğretim üyesi unvanı başkadır. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesine yazdığı 7 Mart 2018 tarihli yazıda (bkz. EK-77), adı geçen Fakülteden, doktora unvanına sahip kişilerin değil, “idare hukuku öğretim üyeleri”nin isimlerinin bildirilmesi istenmiştir.
Vakıa şu ki, Celal Işıklar’ın olmadığı hâlde “idare hukuku öğretim üyesi” sıfatıyla bilirkişi olarak seçilmesi, bu davanın kaderini belirlemiştir. Bilirkişi heyeti üç kişiden oluşmaktadır ve içlerinde sadece Celal Işıklar idare hukuku “öğretim üyesi” sıfatıyla görevlendirilmiştir (ki o da yukarıda açıklandığı gibi “öğretim üyesi” değildir).
Ankara’da kurulu bulunan hukuk fakültelerinde 2018 yılının Mart ayında görev yapan pek çok idare hukuku profesörü, doçenti ve yardımcı doçenti var iken, bu davada, üniversite ile ders ücreti karşılığı sadece ikinci dönem haftada iki saat “İdare Hukuku (Uygulama)” isimli bir dersi vermekten başka bir ilgisi olmayan bir emekli askerî hâkimin bilirkişi olarak görevlendirilmesi amaca ve duruma uygun değildir.
Prof. Dr. unvanlı iki öğretim üyesi arasındaki davanın kaderi, “öğretim üyesi” sıfatına sahip olmayan, o tarihte öğretim üyesi olarak hayatında üniversitede çalışmamış olan, dışarıdan doktora yapmış olan bir emekli askerî hâkimin düzenlediği bilirkişi raporuna dayanılarak belirlenmiştir. Kanımca ortada sadece hukuka aykırılık değil, teamüllere de aykırılık vardır.
Sayın Celal Işıklar’ın “öğretim üyesi” sıfatına sahip olmadığını ve dolayısıyla bu davada bilirkişilik yapmaya ehil olmadığı hususunu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi pek çok defa beyan ettik. Muhtemelen bu beyanlarımız, bizzat sayın Celal Işıklar’ı da rahatsız etmiştir ki, kendisi, Daireye, 12 Şubat 2018 (doğrusu 2019 olmalı) tarihli “Davacı beyanlarına karşı zorunlu açıklama” başlıklı bir dilekçe sunmuştur [11]. Sayın Celal Işıklar, bu dilekçede başka hususların yanında şu açıklamaları da yapma ihtiyacını hissetmiştir:
Yani sayın Celal Işıklar, benim iddialarımı teyit ediyor. Celal Işıklar özetle şunları söylüyor: 1. Ben öğretim üyesi değil, emekli hâkimim. 2. Benim emekli hâkim olarak bilirkişilik talebim olmadı; talebim olmamasına rağmen beni mahkeme görevlendirdi. 3. Bence de bu davada bilirkişilik görevinin Fransızca bilen deneyimli bir idare hukuku profesörü tarafından yapılması gerekirdi.
Celal Işıklar’ın söylediği bu şeyler, aynen benim bu davada iddia ettiğim şeylerdir. Sayın Celal Işıklar, “emekli bir hâkim olarak bilirkişilik başvurum olmayıp, [bu görevin] esasen Fransızca bilen deneyimli öğretim üyelerinin ifasının uygun olacağı görüşünde olmakla beraber, mahkemenin verdiği görevi yasal zorunluluk gereği yerine getirmekte olduğu izahtan varestedir” diyor. Zaten ben de bu davada bunu dedim.
Burada ayrıca belirtmek isterim ki, sayın Celal Işıklar bir ihtimal öğretim üyesi sıfatına sahip olsaydı bile kendisinin ismi Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından bilirkişi olarak mahkemeye bildirilemezdi. Bir fakülte ancak kendi kadrosunda bulunan öğretim üyelerini bilirkişi olarak mahkemeye bildirebilir. Bir kişinin o fakültede ders ücreti karşılığında ders vermesi o kişiyi o fakültenin kadrosuna katmaz.
Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının mahkemeye Celal Işıklar’ın ismini bildirmesi, bizzat kendisine mahkeme tarafından yazılan 7.3.2018 tarihli müzekkereye (bkz. EK-77, infra, s.401) de aykırıdır. Çünkü bu müzekkerede Fakülteden “İdare Hukuku öğretim üyelerinizin isim”lerinin bildirilmesini talep edilmektedir. “Öğretim üyelerinizin” demek sizin kadronuzda bulunan öğretim üyesi demektir. Kendi kadrosunda bulunmayan ve keza öğretim üyesi de olmayan ders saati karşılığı ders veren bir emekli hâkimin isminin Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı tarafından bilirkişi olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesine bildirilmesi bir hatadır ve bu hata bizim davamızın kaderini belirlemiştir.
2 Nisan 2018 kayıt tarihli bilirkişi Celal Işıklar’ın reddine ilişkin sunduğumuz dilekçede ikinci ret sebebimiz şuydu:
Bilindiği gibi HMK, m.272/1’e göre “hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır”. Yine HMK, m.36/1’e göre, “hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi” reddedebilir.
Yukarıda açıklandığı gibi, dava zamanında, davalı Ramazan Çağlayan ile bilirkişi Celal Işıklar, aynı fakültede aynı dersi veriyorlardı. Davalı Ramazan Çağlayan “İdare Hukuku” dersini, bilirkişi Celal Işıklar da “İdare Hukuku (Uygulama)” dersini veriyordu. Bu iki ders arasında yakın bağlantı olduğu açıktır. Bu iki dersi veren kişiler arasında da kaçınılmaz olarak yakın bir bağlantı ve aralarında işbirliği olması gerekir. Dolayısıyla bilirkişi Celal Işıklar’ın Ramazan Çağlayan karşısında tarafsız ve objektif kalamayacağı açıktır. Bu durum bilirkişinin “tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebep” değil de nedir?
Biz de bu sebebi ileri sürüp, bilirkişi Celal Işıklar hakkında ret talebinde bulunduk. Ne var ki bizim ileri sürdüğümüz bu sebep hakkında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi naip üyesinin ara kararında verdiği cevap şundan ibarettir:
Ara karardaki bu cümle maddî vakıa olarak doğru değildir. Davalı ve bilirkişi aynı üniversitede farklı iki dersi veren birbirine eşit iki “öğretim üyesi” değildir (Zaten bilirkişi Celal Işıklar yukarıda açıklandığı gibi “öğretim üyesi” de değildir). Davalı, Ramazan Çağlayan “İdare Hukuku” dersini, bilirkişi Celal Işıklar ise “İdare Hukuku (Uygulama)” dersini vermektedir. Bu derslerin birincisinin teorik, ikincisinin ise bir pratik ders olduğu anlaşılmaktadır. Bu iki dersi veren kişilerin arasında kaçınılmaz olarak yakın bir ilişki vardır.
Bu husus, itirazımızı reddeden sayın naip üye tarafından değerlendirilmemiştir.
Belirtelim ki bu hususu, aşağıda üçüncü bölümde göreceğimiz gibi, temyiz dilekçemizde de temyiz sebebi olarak ileri sürdük. Maalesef bu husus, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından da değerlendirilmemiş; bu husus Yargıtay kararında tartışılmamıştır. Yargıtay, bizim bu temyiz sebebimizi incelememiştir.
Vakıa, bu davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin kararının üzerine kurulu olduğu bilirkişi raporunda idare hukuku uzmanı sıfatıyla görevlendirilmiş tek bir bilirkişi vardır; o da büyük bir rastlantı sonucu davalı ile aynı fakültede aynı dersi vermektedir! Davalı “İdare Hukuku” dersini, bilirkişi de “İdare Hukuku (Uygulama)” dersini yapmaktadır.
Şu üç hususun altını çizmek gerekir:
1. Ankara’da idare hukuku dersini veren pek çok öğretim üyesi var iken, herhalde bir rastlantı sonucu, davalı ile aynı Fakültede aynı dersi veren bir kişi bilirkişi olarak seçilmiştir.
2. Yine Ankara’da pek çok idare hukuku profesörü, doçenti ve yardımcı doçenti var iken, görevlendirilen bilirkişi, bu sıfatların herhangi birine sahip olmayan, “öğretim üyesi” sıfatı da bulunmayan, haftada iki saat “İdare Hukuku (Uygulama)” dersini veren bir emekli hakimdir! Bu normal bir şey midir?
3. Bu davada ilk derece ve istinaf safhasında -çekilenler dahil- 20’den fazla bilirkişi görevlendirilmiştir. Bunların içinde “öğretim üyesi” sıfatına sahip olmayan tek bir bilirkişi vardır; o da Celal Işıklar’dır ve İstinaf Mahkemesi kararı da onun ve Hayri Bozgeyik’in bilirkişi raporu üzerine kurulmuştur.
Yine ilave edelim ki, bu davanın ilk derece safhasında görevlendirilen ilk bilirkişi heyetinin iki üyesinin, bilirkişiyi ret sebebinin bulunduğu daha sonra ortaya çıkmıştı. Bilirkişi Mustafa Fadıl Yıldırım aynı kitap hakkında Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğünün yürüttüğü bir soruşturmada bilirkişi raporu düzenlemişti, bilirkişi Ender Ethem Atay da Ramazan Çağlayan’ın doçentlik jürisinde görev almıştı (bu konuda yukarıda s.45-46’ya bakınız). Görüldüğü gibi mahkemeler tesadüf sonucu yanlış bilirkişiler seçebiliyor.