[Ana Sayfa]


Kutu 1.2
BİLİRKİŞİLERİN BİLİRKİŞİLİKTEN ÇEKİLME MESELESİ




Bu metin, Kemal Gözler, Gözler v. Çağlayan Davası: Gözlemler ve Eleştiriler (Bursa, Yazarın Kendi Yayını, Eylül 2020) başlıklı kitabımızın 57-58'inci sayfalarından alınmıştır.

Kemal Gözler*

Bilindiği gibi hukukumuzda bilirkişilik, zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 270’inci maddesine göre “bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etmesine olanak bulunmayanlar” ve “bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar”, “ancak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler”. Aynı Kanunun 272’nci maddesine göre “hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır”. Dolayısıyla “hâkimler hakkındaki yasaklılık veya ret sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse…, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir”.

Bu ihtimaller dışında mahkeme tarafından bilirkişi olarak seçilen kişiler (isterse liste dışından seçilmiş bilirkişi olsunlar), bilirkişilik yapmak zorundadırlar. Bunda da yanlış bir şey yoktur. Nasıl tanığa tanıklıktan çekilme hakkı tanınması adaletin tecellisine engel olursa, bilirkişilere de bilirkişilikten çekilme hakkı tanınması adaletin tecellisine engel olur.

Benim davamın ilk derece safhasında toplam 12 (oniki) bilirkişi çekilme talebinde bulunmuş, 12’sinin de çekilme talepleri mahkemeler tarafından, ileri sürdükleri sebeplerin belgelendirilmesi dahi istenmeksizin kabul edilmiştir.

Benim davamda bilirkişilikten çekilen bilirkişilerden hiçbiri için tanıklıktan çekilme sebebi, benim bildiğim kadarıyla yoktu. Bunlar, çekilme sebebi olarak dilekçelerinde, “sağlık sebebi”, “işlerinin yoğunluğu” gibi sebepler ileri sürmüşler; asıl Mahkeme ve keza talimat Mahkemesi de bu sebeplerin gerçekliğini araştırmadan hep bilirkişilikten çekilme taleplerini kabul etmiştir.

Bilirkişilikten çekilme talebinde bulunanların önemli bir kısmı Fransızca bilen idare hukuku öğretim üyeleridir. Örneğin Tekin Akıllıoğlu, Aydın Gülan, Hasan Nuri Yaşar, Özge Aksoylu, Çağla Tansuğ böyledir. Bu sayın öğretim üyeleri, bu davada mükemmel olarak bilirkişilik yapabilecek kişilerdi. Ancak bilirkişilik yapmak istememişler, çeşitli sebepler ileri sürerek çekilme talebinde bulunmuşlar ve mahkemeler de bunların çekilme taleplerini kabul etmişlerdir. Oysa asıl Mahkeme ve talimat Mahkemesi ortada hâkimlikten ret veya tanıklıktan çekilmeyi gerektiren bir sebep olmadığı gerekçesiyle bu bilirkişilerin çekilme taleplerini reddedebilirdi.

Bu davanın uzamasında ve hatta istinaf safhasında bilirkişilik görevinin Fransızca bilmeyen bir emekli bir askeri hâkimin üzerine kalmasında Fransızca bilen idare hukuku öğretim üyelerinin payının olduğunu düşünüyorum. Hâliyle bu öğretim üyelerinin çekilme taleplerini mahkemeler kabul etmeyebilirdi.

Fransızca bilen bunca hukuk profesörünün bilirkişilik görevinden kaçındığı yerde, bu davanın, istinaf safhasında, Fransızca bilmeyen ve “öğretim üyesi” de olmayan emekli bir askeri hâkimin bilirkişi raporuyla karara bağlanması şaşırtıcı değildir. Bu davanın uzun sürmesinin ve istinaf aşamasında Fransızca bilmeyen hukukçu bilirkişilerin düzenledikleri bilirkişi raporuna dayanılarak reddedilmesi, eğer eleştirilebilir bir şey ise, bu eleştirilerin muhatabı sadece hâkimler değil, aynı zamanda bilirkişilik görevinden kaçınan sayın idare hukuku öğretim üyelerimizdir.

Ben bunun gibi sekiz hukuk davası açtım. Cumhuriyet savcılıklarına da dokuz ayrı şikayet dilekçesi verdim. Bunların üçünde de dava açıldı. Gerek hukuk, gerekse ceza davalarında mahkemeler üçer kişilik bilirkişi heyeti oluşturmaya çalıştılar. Cumhuriyet savcıları da takipsizlik kararı vermeden veya iddianame düzenlemeden önce en azından bir öğretim üyesinden bilirkişi raporu almaya çalıştı. Bu süreçte 30’dan fazla öğretim üyesinin bilirkişi olarak seçilmesi söz konusu oldu. Kaçmadan bilirkişilik görevini hakkıyla yapan az sayıdaki öğretim üyesi olmuştur; ama maalesef, seçilen sayın bilirkişilerin ezici çoğunluğu, bilirkişilik görevinden çekilme başvurusunda bulundular.

İlave etmek isterim ki, YÖK’ün yürüttüğü şikayetçisi olduğum etik ihlâl soruşturmalarında da bilirkişilikten kaçınma sorununa şahit oldum. Şikayetçisi olduğum soruşturmalarda YÖK tarafından toplamda 20’den fazla hukuk profesörü bilirkişi olarak görevlendirildi. Görevlendirilenlerin ezici çoğunluğu, bence pek de inandırıcı olmayan sebeplerle bilirkişilik görevinden çekildiler. Görevden çekilen profesörleri burada isim isim sayabilirim. Ama idarî soruşturmaların gizliliği prensibi nedeniyle, burada bu konuda daha fazla bilgi vermeyi uygun görmüyorum. Öğretim üyelerinin etik ihlâl soruşturmalarında bilirkişi görevinden kaçındıkları yerde, bilim ve yayın etiği nasıl gerçekleşecek? Bu konuda YÖK’ün de hataları olmuştur. Ancak bu konudaki tüm sorumluluk YÖK’ün üzerine yıkılamaz. YÖK inandırıcı bulmadığı bazı bilirkişilik görevinden çekilme taleplerini kabul etmemiş, ilgili bilirkişilerden ısrarla rapor istemiştir. Buna rağmen rapor düzenlemeyen bilirkişiler olmuştur. Zaten rapor düzenleyen bilirkişilerin önemli bir kısmının raporları da somut usûlsüz alıntı iddialarını örnek bazında tartışmayan, yasak savma kabilinden hazırlanmış birkaç sayfalık raporlardır. Burada görevini hakkıyla yapan birkaç profesörü tenzih ederim.

Burada genel olarak belirtmek isterim ki, usûlsüz alıntı veya bilim etiği konusu birinci derecede üniversite öğretim üyeleri camiasının bir sorunudur. Öğretim üyelerinin çoğunluğunun bu sorun karşısında sessiz kalmayı tercih ettikleri ve hatta bu sorunu çözmek üzere görevlendirildiklerinde de bu görevden kaçındıkları bir ülkede usûlsüz alıntı sorununun önüne geçilemez; bilim etiği de sağlanamaz.




Bu metin, Kemal Gözler, Gözler v. Çağlayan Davası: Gözlemler ve Eleştiriler (Bursa, Yazarın Kendi Yayını, Eylül 2020) başlıklı kitabımızın 57-58’inci sayfalarından alınmıştır.

Bu kitabı PDF olarak buradan okuyabilirsiniz.

BU METNE AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE ATIF YAPILMASI ÖNERİLİR:
Kemal Gözler, Gözler v. Çağlayan Davası, Bursa, Yazarın Kendi Yayını, 2020, “Kutu 1.2: Bilirkişilikten Çekilme Meselesi”, s.57-58 (www.idare.gen.tr/gcd-bk-cekilme.htm) (Yayın Tarihi: 14 Eylül 2020).


KİTABIN ÖNCEKİ BÖLÜMÜ: “Ön Sorunlar
KİTABIN İZLEYEN BÖLÜMÜ: “Bölüm 2: İstinaf Safhası


(c) Kemal Gözler, 2020.
Copyright ve Sorumluluk
İktibas (Alıntı) Koşulları
Atıf (Kaynak Gösterme) Usulleri


Editör: Kemal Gözler
E-Mail:
twitter.com/k_gozler
Ana Sayfa: www.idare.gen.tr
Bu Sayfa: www.idare.gen.tr/gcd-bk-cekilme.htm
İlk Yayın Tarihi: 14 Eylül 2020